Dolandırıcılık suçu, Türk Ceza Kanunu’nda malvarlığına karşı suçlar bölümünde yer almaktadır. Kanuna bakıldığında dolandırıcılık suçunun, basit ve nitelikli hallerine göre ayrı düzenlemeler yapıldığı görülmektedir.Dolandırıcılık suçu kanunda,hileli davranışlarla bir kimseyi aldatan onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişinin gerçekleştirdiği eylem olarak tanımlanmıştır. Bu suçun faillerine ise 1 yıldan 5 yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır. Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için birden fazla fiilin gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu hareketler ise sırasıyla;
- Failin hileli davranışlarda bulunmuş olması,
- Hileli davranışların mağduru aldatması gerekmektedir,
- Haksız yararın söz konusu olması gerekmektedir.
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için, bu şartların bir arada gerçekleşmesi gerekmektedir.
Dolandırıcılık suçunun failinde ilk aranacak olan eylem, hileli bir davranışının söz konusu olup olmadığıdır. Hile her ne kadar madde metninde tanımlanmamış olsa da hile kavramından, maddi ve manevi nitelikteki araçlar veya eylemlerle bir kimsenin hataya düşürülmesi anlamını çıkarabilmekteyiz. Hile, bir davranışla gerçekleşebileceği gibi karşı tarafın düştüğü hatadan, yanlış bilgi sahibi olmasından veya bu gibi ihmali davranışlarla da gerçekleştirilebilir. Failin hileli eylemi gerçekleştirmesi sonucunda bu durumdan bir menfaat sağlaması gerekmektedir. Kısacası, failin yalanı mağduru kandırmışsa,aldatmışsa bu durumda dolandırıcılık suçu oluşacaktır. Örneğin, ödeme yeteneğinin olmadığını bildiği halde bir restorana giden ve yemek siparişi veren kişinin ödeme yapmaması, hizmeti sunanda ödemenin yapılacağı inancı bulunması ve doğal ve olağan olanın hizmet bedelinin ödenmesi olması nedeniyle,kişinin yapmış olduğu eylem dolandırıcılık suçunu oluşturmuştur. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun27/4/2004 tarihli kararında hile tanımını şu şekilde yapmıştır: ‘’ Maddi olmayan yollarla karşısındaki kişiyi aldatan, yanılgıya düşüren, düzen, dolap, oyun, entrika vb. her türlü eylemdir. Bu eylemler bir gösteriş biçiminde olabileceği gibi, gizli davranışlar olarak da ortaya çıkabilir. Gösterişte, fail sahip bulunmadığı olanaklara ve sıfata sahip olduğunu bildirmekte, gizli davranışta ise kendi durum veya sıfatını gizlemektedir.’’
Dolandırıcılık suçunun faili herkes olabilmektedir. Fail olabilmek için herhangi bir özellik aranmamakla birlikte bu suç fail bakımından özgü suçlar arasında yer almamaktadır. Dolandırıcılık suçunun faili, hileli eylem gerçekleştiren veya hileli eylemi gerçekleştiren kişinin eylemine katılan kimsedir. Ayrıca dolandırıcılık suçunun gerçekleşmesi sonucunda kendisine yarar sağlamış olan kimselerde bu suça katılan olarak sorumlu tutulacaktır. Dolandırıcılık suçunu, kamu görevlisinin kendisine tanınan nüfuzu kötüye kullanarak işlemesi ve kendisine veya bir başkasına yarar sağlaması durumunda ise dolandırıcılık suçu değil ‘’İrtikap’’ suçunun gerçekleşeceğini belirtmek isteriz.
Dolandırıcılık suçu kasten işlenebilen suçlardandır. Bilmeden veya istemeden yani taksirle hareket edilerek dolandırıcılık suçu söz konusu olamayacaktır. Yine dolandırıcılık suçu teşebbüse elverişlidir. Failin hileli davranışlarla mağduru aldatmasından sonra mağdurun zararı söz konusu olmaması durumunda dolandırıcılık suçu teşebbüs aşamasında kalacaktır. Burada incelenmesi gereken husus zararın söz konusu olup olmadığıdır. Zarar meydana gelmediğinde, teşebbüs hükümleri uygulanacaktır.
Yalnızca Yalan Söylemek Dolandırıcılık Suçunu Oluşturur mu?
Yalnızca yalan söylemek, dolandırıcılık suçunun hile unsurunun gerçekleşmesi bakımından yeterli değildir. Kanunumuz yalanı, belirli birtakım şekiller altında yapıldığı ve kamu düzenini bozacak nitelikte bulunduğu hallerde cezalandırmaktadır. Böyle olunca hukuki işlemlerde, sözleşmelerde bir kişi soyut bir yalan söyleyerek diğerini aldatmış bulunuyorsa bu basit şekildeki aldatma, ceza yaptırımını gerektirmez. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 27/4/2004 tarihli kararı da bu şekildedir.
Dolandırıcılık Suçunda Etkin Pişmanlık Kurumu Uygulanır mı?
Dolandırıcılık suçu, malvarlığına karşı suçlar arasında yer almakla birlikte TCK’nın 168. maddesinde yer alan etkin pişmanlık hükümlerine tabii olan suç türüdür. Dolandırıcılık suçundan yargılanan şüphelinin, hazırlık aşamasında veya kovuşturma aşamasına geçilmeden önce,mağdurun uğradığı zararın aynen geri verme veya tazmin suretiyle tamamen gidermesi halinde, hakkında verilecek ceza üçte ikisine kadar indirilir.Etkin pişmanlığın, kovuşturma başladıktan hüküm verilinceye kadar olan süre içerisinde gösterilmesi halinde, sanık hakkında verilecek ceza yarısına kadar indirilir.
Dolandırıcılık Suçu Hakkında Yargıtay Kararları
Hile nitelikli bir yalan olup, kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmelidir. Müşteki adına sahte olarak düzenlenen nüfuz cüzdanı ile müştekinin kendisine vermiş gibi noterden vekaletname düzenlettirdikten sonra bu vekalete dayanarak müşteki adına şirket kurup, bankadan çek alarak aldığı mal karşılığında düzenleyip bankayı aracı kılmak suretiyle diğer müştekiye veren sanığın eylemi dolandırıcılık suçunu oluşturur. (Yargıtay 15. Ceza Dairesi 2011/66151 E. 2012/5686 K.) Sanıkların basit bir yalanı aşan, mağduru yanıltacak ve kandıracak yoğunluk ve güçteki sözleri ile önce planlayıp sonra ustaca sergiledikleri hareketlerinin hileli davranış olarak kabul edilebiliyorsa, hileli davranışlarla aldatma sonucunda mağdur zararına gerçekleşen eylemin hırsızlık değil dolandırıcılık suçunu oluşturacağı kabul edilmelidir. (Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/6-1556 E. 2013/109 K. 20/04/2013 Tarih)