Ceza adalet sistemleri, toplumun gelişmesi ve yeni ihtiyaçların söz konusu olmasına bağlı olarak zaman içerisinde birçok değişikliğe uğramıştır. Ceza kanunlarında yer alan suç maddeleri de yine zaman içerisinde değişikliğe uğramış ve yapılan değişiklik dışında yeni suç tipleri de kanunlarda yerini almıştır. Bu bağlamda evren, toplum ve insan ile ceza hukukunun yargılamasına konu olan suç tiplerinin birbirleriyle bağdaştıklarını görmekteyiz.
Ceza yargılamalarında yirminci yüzyılın başlarına kadar süren geleneksel adalet anlayışının, sanığın işlediği suça karşın mutlaka cezalandırılmasıydı. Bu anlayış, toplumda suç işlenmesini önlemek ve suçluların ıslah edilmesiydi. Bu anlayış ve uygulama, suç işlenmesinin önlenmesinde ve suçluların ıslahında istenen sonuçları tam olarak veremediği, özellikle kısa süreli hapis cezalarına mahkum olanlarda olumsuz sonuçlar ortaya çıkmasına yol açtığı görülmüştür. Bu nedenle hapis cezalarının bir alternatifi olarak arayışa geçilmiştir.
Yirminci yüzyıla gelindiğinde ise kısa süreli hapis cezaları için hapis cezaları yerine alternatif tedbirler ve yaptırımlar öngörülmüştür. Bunlara ev hapsi, gözetim altında bulundurma, kamuda çalıştırma olarak örnek verebiliriz.
Ceza yargılamalarının toplumda hızla artması sonucu bazı suç tiplerinde daha hızlı sonuçlar elde etmek için yeni kurumların ortaya çıkması söz konusu olmuştur. Ceza yargılaması yapılmadan sanık ve suçtan zarar görenin arasında sulh olması yolu amaçlanmış ve uzlaşma kurumu ortaya çıkmıştır. Uzlaşma kurumu dışında ise sanıkların almış oldukları cezaların infazını cezaevinde geçirmemeleri için bazı kurumlarda zamanla doğmuştur. Bunun başında erteleme kurumu gelmektedir. Erteleme kurumu, sanığın almış olduğu cezasının bir takım şartların var olması sonucu cezaevine girmeden toplum içerisinde cezasını infaz etmesi ve infaz süresi içerisine bir takım denetime tabi tutulmasıdır.
Çağdaş ülkelerin ceza hukukunda erteleme, uzlaşma kurumları uygulanmaya başlanmış ve sonrasında kamu davasının açılmasının ertelenmesi ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması gibi kurumlarda uygulanmaya başlanmıştır. Günümüzde ise bahsi geçen kurumlar ile diğer alternatif kurumların uygulandığı görülmektedir.
Ülkemizde ceza adalet sisteminin yeniden yapılandırılması çalışmaları sonucu, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, ilk kez 04/12/2004 tarihinde 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanununda yerini almıştır. Yapacağımız çalışmada, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun Türk hukukundaki gelişimi ve yeri, hukuki niteliği, koşulları ve sonuçları başta olmak üzere birçok hususu inceleyeceğiz.
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Ne Demektir?
Suçlar ve cezalar, suç işlenmesiyle bozulan toplumsal ortamı yaşanabilir hale getirmek için geliştirilmiş kurumsal yapılardır. İzlenen suç siyaseti ve ceza adalet sistemiyle, suçluların cezalandırılması, suç işlenmesinin önlenmesi, suçluların ıslah edilmesi ve mağduriyetlerin giderilmesi yoluyla toplumda hukuk barışının sağlanması, kişi hak ve özgürlükler ile kamu düzen ve güvenliğinin korunmasını genel olarak amaçlanır.
Ceza hukuku ve ceza muhakemesi hukukunun gelişimi sonucu yeni anlayışlar içeren kurumlar ortaya çıkmış ve bu kurumlar çoğunlukla sanık odaklı olmuştur. Suç ve ceza siyasetinin gereği olarak günümüzde uygulama olanağı bulan ceza hukuku ve ceza muhakemesi hukuku kurumları; suç işleyenin kişiliği, yaşı, geçmişi, yaşadığı ortam, suçun ağırlığı ve birçok etken gözetilerek düzenlenmekte ve uygulanmaktadır. Ceza hukuku ve ceza muhakemesi hukukunda yer alan ve bireyin kişiliği ve kişisel durumuna ilişkin özellikleri temel alan kurumlara bireyselleştirme kurumları demekteyiz.
Bireyselleştirme kurumlarının birçoğunun ortak özelliği sanık hakkında verilen cezada bir ertelemeyi öngörüyor olmalarıdır. Genel olarak erteleme, işlenen suçun niteliği ve cezanın türü ve miktarına göre, belli bir süre içinde yeniden suç işlenmemesi ve/veya yükümlülüklere uyulması durumunda, şüpheli hakkında kamu davasının açılmaması, sanık hakkında duruşma yapılmaması, sanığın suçluluğunun tespitinin yapılmaması, sanık hakkında mahkumiyet hükmü verilmemesi/hükmün açıklanmaması, hüküm verilmişse mahkumiyetin olmamış veya cezanın çekilmiş sayılması demektir.
Erteleme kurumlarının hemen tümü için geçerli ortak özellik, belli süre içerisinde şüpheli/sanık/hükümlünün iyi hal göstermesi durumunda devletin ceza verme, cezayı yerine getirme hak ve yetkisinden adeta vazgeçmiş sayılması olarak görülmektedir. Bütün erteleme kurumları, suçluyu yargılama, mahkum etme, ceza verme, cezaevine gönderme yerine, onun iyi hal gösterme istencine değer vererek, tekrardan topluma kazandırılmasına olanak sağlamayı hedefler. Özellikle, ilk kez suç işleyenler bakımından bu amaç gerçekçi, gerekli ve uygulanabilir niteliktedir.
Bireyselleştirme kurumu olan ertelemenin özel bir biçimi hükmün açıklanmasının geri bırakılmasıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, yapılan duruşma sonucunda sanık hakkında verilecek mahkumiyet hükmünün açıklanmasının, belirlenen süreyi iyi halli geçirmesi koşuluna bağlanarak ertelenmesidir.
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararının Hukuki Niteliği
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, her ne kadar TCK’nın 51. maddesinde düzenlenen erteleme kurumu ile şartları uygulamada karıştırılsa da, erteleme kurumu ile eş değer tutulması gerekmektedir. Erteleme kurumu ile inceleme konumuzun şartları ve sonuçları her ne kadar birbirinden farklıda olsa, mahkeme tarafından hükmün ertelenmesi söz konusu olduğundan, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu bir erteleme kurumudur.
Hüküm, ceza mahkemelerinde, mahkemenin yürüttüğü ceza uyuşmazlığını çözen karardır. Mahkeme, uyuşmazlığı çözen söz konusu kararla, davayı sonlandırır. Bu nedenle hüküm, mahkemenin son kararıdır.
Ceza yargılamasını yöneten mahkeme, sanık hakkında vermiş olduğu hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile o sanık hakkında yargılama süreci tamamen bitmiş olmaz. Buradan yola çıkacak olursak, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, ceza uyuşmazlığının esastan çözen ve yargılamayı sonlandıran kararlardan değildir. Bu nedenle, bir hükümde değildir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının hukuki niteliği belli koşullar altında bulunan sanıkları mahkum olmaktan kurtulma olanağı sağladığı için, bu tür sanıklar bakımından bir çeşit ödüllendirme kurumudur.
Cezanın infazı açısından inceleme konumuz, ilk defa suç işlemiş olan şahıslar için önem arz etmektedir. 5271 sayılı Yasada düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun şartları sanık tarafından sağlanıyor ise sanığın infazının toplum içerisinde gerçekleştirmesi durumu söz konusu olacaktır.
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Şartları Nelerdir
İnceleme konumuz ile ilgili yapılan düzenlemeye bakıldığında, kanun koyucu hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilmesini belirli koşullara bağlamıştır. Bu koşulları ön koşullar, suça ve cezaya ilişkin koşullar, sanığa ilişkin koşullar, zararın giderimi koşulu olarak inceleyeceğiz.
Yargılamayı yürüten mahkemenin, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verebilmesi için iki ön koşul bulunmaktadır. Bunlardan ilki uzlaşmaya tabi suçlarda öncelikli olarak uzlaşma hükümlerinin uygulanmasına gidilmesi ve uzlaşma kurumundan faydalanılmamasıdır. İkincisi ise sanığa isnat edilen eylemin ispat edilebilir olmasıdır.
Suç ve cezaya ilişkin koşullar bakımından, hangi suçların hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına konu olabileceği, cezaların türü, niteliği ve miktarı yönünden hangilerinin hükmün açıklanmasının geri bırakılması kapsamında olacağı konularıdır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun bireyselleştirme kurumu gözetilerek, sanığın adli sicil kaydı, kişisel özellikleri ve yargılamadaki davranışları, sanığa ilişkin koşullar olarak incelenecektir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu aynı zamanda bir onarıcı adalet kurumudur. İşlenen suç nedeniyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın giderilmesi de önem arz eden bir koşuldur. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı mahkeme tarafından uygulanabilmesi için bütün koşulların aynı anda sağlanması gerekmektedir. Aksi halde sanık hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumundan faydalanamayacaktır.
- Ön Koşullar
Sanığa İsnat Edilen Fiilin Gerçekleşmiş Olması
Ceza yargılamasında yargılanan sanık hakkında, kendisine isnat edilen fiilin kesin ve şüpheye yer bırakılmadan gerçekleştirdiğinin ispat edilmesi gerekmektedir. Ceza yargılamasının da asıl amacının maddi gerçeğe ulaşmak olması nedeniyle, sanık hakkında mahkumiyet hükmü kurulması halinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanabilme hali doğmuş olur. Sanığın suçu sabit görülürse, diğer bir deyişle mahkumiyet kararı oluşursa ve buna dayalı olarak bir mahkumiyet hükmü kurulursa, ancak o durumda hükmün açıklanmasının geri bırakılması yoluna gidilebilecektir. Yargılama bitirilmeden, yargılamanın başlangıcında veya herhangi bir aşamasında, yargılama süreci kesilerek hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilemez. Ceza belirlenmeden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilirse, böyle bir karardan sonra yapılan işlemlerin hukuki bir değeri olmayacaktır.
Uzlaşmanın Sağlanamamış Olması
Uzlaşma, fail ile mağdurun yasal koşullar çerçevesinde anlaşması nedeniyle fail ile devlet arasındaki ceza ilişkisinin askıya alınmasını veya tümüyle kaldırılmasını sağlayan bir kurumdur. Uzlaşma ile şüpheli veya sanık işlediği suçun sorumluluğunu kabul edip üstlenerek suçun sonuçlarını da giderek toplumla yeniden bütünleşme olanağını elde etmekte, ayrıca Devlet, yaptırım uygulamak yönünden katlanacağı birçok giderden de kurtulmuş olmaktadır.
Uzlaştırma, tarafların rızalarına dayalı olarak soruşturmayı ve kovuşturmayı sona erdiren bir kurum olmasına karşın, hükmün açıklanmasının geri bırakılması, belli koşullarda kamu davalarını düşüren, sanık ile devlet arasındaki ceza ilişkisini sona erdiren bir kurumdur.
Ceza yargılamasının başlangıcını oluşturan soruşturma aşamasında veya kovuşturma aşamasında tarafların uzlaşması halinde ceza davası sona ereceğinden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı yönünde bir karar söz konusu olmayacaktır. Fakat taraflar uzlaşmaz, yargılama devam eder ise mahkeme tarafından hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi söz konusu olacaktır.
- Suça ve Cezaya İlişkin Koşullar
Sanığa İsnat Edilen Suça İlişkin Koşullar
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, ülkemizde önce çocuklar bakımından ve hafif suçlarda uygulanabilen bir kurum olarak ortaya çıkmıştır. Uygulamada görülen olumlu sonuçlar, kurumun yetişkinler hakkında ve belirli bir düzeye kadar her suç bakımından uygulanmasına yol açmıştır.
Gerçekten de, ‘’Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir.’’ (CMK m.231/5) denilmek suretiyle, kurumun uygulanabilmesi için suçlar açısından herhangi bir ayrım yapılmamıştır. Dolayısıyla, kural olarak bütün suçlar bakımından hükmün açıklanmasının geri bırakılması uygulanabilir.
Kural bu olmakla birlikte gerek yasayla gerekse uygulamayla bazı suçlar bakımından hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanabilmesi olanaksız hale getirilmiştir. Bu husus ile ilgili ayrıntılı olarak bilgi paylaşılacağını belirtmekle birlikte, Anayasanın 174’üncü maddesinde koruma altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlarla ilgili olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanmayacağını belirtmek isteriz.
Son olarak şunu da belirtelim ki, birden fazla suçun birlikte işlendiği durumlarda, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun koşulları her bir suç için ayrı ayrı değerlendirilir. Suçlardan birinin hükmün açıklanmasının geri bırakılması kapsamı dışında olması, diğeri hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanmasına engel değildir.
Cezaya İlişkin Koşullar
Türk Ceza Kanunu’nda suç işleyen kişilere bir takım yaptırımlar öngörülmüştür. Yaptırımlar ise cezalar ve güvenlik tedbirleridir. Cezalar ise hapis ve adli para cezalarıdır (TCK m.45/1). Güvenlik tedbirleri ise hak yoksunlukları, müsadere, tekerrür, sınır dışı edilme, çocuklara ve akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirleri ile tüzel kişilere özgü güvenlik tedbirleridir (TCK m. 53-60).
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu ile ilgili düzenlemede, sanık hakkında ceza verilmesi durumunda söz konusu olacağı belirtilmiştir. Bunun sonucu olarak, yalnızca güvenlik tedbiri uygulandığında, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilemez. Fakat cezayla birlikte, ona bağlı olarak güvenlik tedbiri uygulandığında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesinde hukuki bir engel bulunmamaktadır.
Suçun karşılığı olarak cezanın belirlenmesi iki düzeyde yapılamaktadır. Bunlardan ilki, yasa koyucunun yasada suçun karşılığı olarak belirlediği soyut ceza, ki bu çoğunlukla alt sınırları ve üst sınırları belirlenmiş cezadır. İkincisi ise, mahkemenin ceza davasındaki somut olayda, hakimin iradesinin ürünü olan suç ve suçluya göre belirlediği somut cezadır. Bu belirleme hususu ise TCK’nın 61. maddesinde yer alan yöntem ve kurallara göre yapılır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararında göz önüne alınacak ceza, suçun yasadaki karşılığı olan (soyut) ceza değil, mahkemenin, yargılamanın sonunda TCK’nın 61. maddesine uygun olarak tüm artırım ve indirimleri uyguladıktan sonra belirlediği (somut) cezadır.
Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonucunda hükmolunan ceza iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası ise hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilinir. Kurum ilk yasallaştığında hapis cezasının süresi bir yıl idi. Ancak 08/02/2008 tarihinde yürürlüğe giren 5728 sayılı Yasa’yla bu süre iki yıla çıkarılmış oldu ve bu sayede kurumun uygulama alanı da genişlemiş oldu.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanabilmesi için, hapis cezasının öngörülen süresi bakımından çocuklar ile yetişkinler arasında bir ayrım yapılmamıştır. Çocuklar için yapılan önceki düzenlemelerde, hapis cezası sınırı için 3 yıllık süre verilmiş olsa da daha sonra ceza süresi yetişkinlerle aynı süreye bağlanmıştır.
5237 sayılı TCK’da cezaların içtiması (toplanması) kabul edilmemiştir. Bir kişi hakkında hükmolunan her bir ceza diğerinden bağımsızdır, varlıklarının ayrı ayrı korumaktadır. Bunun sonucu olarak, sanığa yüklenen birden fazla suçun karşılığı olarak hükmolunan hapis cezalarının toplamı 2 yılı aşsa bile, ayrı ayrı değerlendirme yapılarak her suç için hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilinir. Örneğin, mahkeme tarafından yapılan yargılama sonucunda sanığa iki ayrı suçtan ceza verilmiş olsa ve bu cezaların ilki 1 yıl 9 ay diğeri ise 1 yıl 2 ay olduğunda, cezaların toplamları 2 yılı aşsa bile cezaların toplanamayacağından, her bir suç için birbirinden bağımsız olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilecektir.
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kurumunun Uygulanamayacağı Suçlar
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanma alanı bazı suçlar ve cezalar bakımından sınırlandırılmıştır. Bunlar özelliği olunan bazı suçlar ile belli bir sürenin üzerinde hükmolunan cezalardır. Her suçun ve cezanın hükmün açıklanmasının kapsamına alınması, toplumdaki adalet duygusunun yok olmasına, hukuk barışının bozulmasına ve suçla mücadelede sorun olabilir.
Cezalar bakımından bakıldığında, 2 yıldan fazla hapis cezasına hükmolunması durumunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanamayacağı açıktır (CMK m.231/2-ilk cümle).
Kanunun 14. fıkrasında, Anayasa’nın 174. maddesinde koruma altına alınan inkilap kanunlarında yer alan suçlarla ilgili olarak kurumun uygulanamayacağı belirtilmiştir. Anayasa’nın 174. maddesinde koruma altına alınan suçlar şu şekildedir:
- 3 Mart 1340 tarihli ve 430 sayılı Tevhidi Tedrisat Kanunu;
- 25 Teşrinisâni 1341 tarihli ve 671 sayılı Şapka İktisâsı Hakkında Kanun;
- 30 Teşrinisâni 1341 tarihli ve 677 sayılı Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklar ile Birtakım Unvanların Men ve İlgasına Dair Kanun;
- 17 Şubat 1926 tarihli ve 743 sayılı Türk Kanunu Medenisiyle kabul edilen, evlenme akdinin evlendirme memuru önünde yapılacağına dair medenî nikâh esası ile aynı kanunun 110 uncu maddesi hükmü;
- 20 Mayıs 1928 tarihli ve 1288 sayılı Beynelmilel Erkamın Kabulü Hakkında Kanun;
- 1 Teşrinisâni 1928 tarihli ve 1353 sayılı Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun;
- 26 Teşrinisâni 1934 tarihli ve 2590 sayılı Efendi, Bey, Paşa Gibi Lâkap ve Unvanların Kaldırıldığına Dair Kanun;
- 3 Kânunuevvel 1934 tarihli ve 2596 sayılı Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun.
Kurumun uygulanamayacağı bir diğer suçlar ise, 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu’ndan, 477 sayılı Disiplin Mahkemeleri Kanunu’ndan, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’ndan ve 5941 sayılı Çek Kanunu’ndan doğan suçlardır.
- Sanığa İlişkin Koşullar
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, cezanın bireyselleştirilmesi bakımından hakime verilmiş önemli araçlardan biridir. Kurum, çocuk suçlular, yaşamında ilk defa ve çoğunlukla suç işleyenler ile hafif nitelikteki suçlar bakımından ortaya çıkmış, gelişmiş ve günümüzde geniş bir uygulama alanı bulmuştur. Sanığın si lehine olan bu kurumdan yararlanması ise bazı koşullara bağlanmıştır. Bunların bir kısmını yukarıda izah etmiş olmakla birlikte bir diğer kısım ise sanığa ilişkin koşullardır. Sanığın suç geçmişi, kişilik özellikleri ile tutum ve davranışları, kurumun uygulanmasını kabul edip etmemesi sanık için koşullardır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun ortaya çıkış nedenlerinden birisi olarak yaşamında ilk defa suç işlemiş kişilerin işledikleri hafif suçlar nedeniyle haklarında bir mahkumiyet hükmü oluşturmadan belli koşullarda ceza uyuşmazlığını sonlandırma ihtiyacı olarak gösterebiliriz. Sonuç olarak, ilk defa suç işlemiş olmak sanığın suç geçmişinin temiz olması anlamına gelmektedir. Bu durum da zaten hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanabilmesi için aranan şartlardan biridir.
Sanıkların adli sicil kayıtları kurumun uygulanması için önem arz etmektedir. Adli sicilde silinme koşulları oluşmuş bir mahkumiyet hükmü, ister adli sicilden silinmiş olsun, ister silinmemiş olsun, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel oluşturmaz. Uygulamada, sanığın adli sicil kayıtlarında görülen mahkumiyet ilamı mahkemeden getirilerek, adli sicilden silinme koşullarının oluşup oluşmadığı mahkeme tarafından araştırıldıktan sonra sonuca varılmaktadır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi için öngörülen koşullardan bir diğeri de sanığın kişilik özelliğidir. Sanığın kişisel özellikleri ile tutum ve davranışları, bireyselleştirme kurumlarında ayrıca dikkate alınmaktadır. Kısa süreli hapis cezalarının seçenek yaptırımlara çevrilmesi kurumunda, suçlunun kişiliği, sosyal ve ekonomik durumu, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlık (TCK m.50/1); hapis cezasının ertelenmesi kurumunda, suçu işledikten sonra yargılama sırasında gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işleyemeyeceği (TCK m.51/1-b); takdiri indirim kurumunda, failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları (TCK m.62/2) cezanın bireyselleştirilmesi için hakime değerlendirme ve olumlu veya olumsuz bir kanaate oluşma olanağı sağlayan ölçütlerdir.
Yargılamayı yürüten mahkeme, sanığın yeniden suç işleyip işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşmak için, sanığın kişisel özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları unsurlarından her ikisini de birlikte göz önünde bulundurmaktadır. Bu ölçütlerin birinde veya her ikisinde, sanığın yeniden suç işleyemeyeceği konusunda olumsuz kanaat uyandıracak herhangi bir unsur tespit edilirse, hükmün açıklanmasının geri bırakılması yoluna gidilemez.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, sanık bakımından bir hak olmamasına karşın, sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmeme hakkı bulunmaktadır. Kanun koyucu, bu kurumun sanık hakkında uygulanabilmesi açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesini kabul etmesi, bu kurumun kendisi için uygulanabileceği anlamına gelmemektedir.
- Sanığın Neden Olduğu Zararın Giderimi
Hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için mağdurun veya kamunun uğradığı zararın giderilmesi gerekmektedir. ‘’Zarar’’ kavramı sözlükte, ‘’bir şeyin, bir olayın yol açtığı çıkar kaybı veya olumsuz, kötü sonuç, ziyan’’ olarak tanımlanmaktadır.
Suçun maddi unsurlarından biri fiildir. Her davranış bir fiil olmakla birlikte, her fiil suç oluşturmaz. Bir fiilin suç oluşturması için yasada açıkça ‘’suç’’ olarak tanımlanması ve bir yaptırıma bağlanması gerekir (TCK m.2). Suç olarak tanımlanan insan davranışlarının içerdikleri haksızlık nedeniyle bir zarar sebebiyet verebilir. Bu zarar, mağdura veya kamuya yönelik olabileceği gibi, maddi veya manevi nitelikte de olabilir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanabilmesi için aranan zararın giderim koşulu, kanunun 231/6-c. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi gerekir. Sanığın zararı derhal yerine getirememesi durumunda ise, sanık hakkında mağdura veya kamuya verdiği zararı denetim süresince aylık taksitler halinde ödemek suretiyle tamamen gidermesi koşuluyla da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir. (m. 231/9)
Sanık ister çocuk olsun ister yetişkin, zararın giderimi bir koşul olarak her sanık için aranmaktadır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunda, zararın giderimi koşulu bakımından ceza hukukunda yer alan tehlike suçu/zarar suçu ayrımı önem arz etmektedir. Örneğin, hırsızlık, mala zarar verme suçları birere zarar suçları olmakla birlikte, tehdit, hakaret gibi suçlar birer tehlike suçudur. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunda aranan zararın giderilmesi koşulu, sadece zarar suçlarına ilişkindir. Yüksek mahkemenin uygulaması da bu yöndedir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilmesi için giderilmesi gereken zarar maddi zarardır. Maddi zararın nasıl tespit edileceği konusunda Yasa’da herhangi bir düzenleme yoktur. Maddi zararın tespiti için öncelikle bir zararın mevcut olması gerekmektedir. Maddi bir zararın meydana gelmediği suçlarda, zarar tespitinden söz edilemez. Yukarıda bahsi geçen tehlike suçları da bunlardan biridir.
Zararın tespiti, mağdura veya kamuya verilen zararın karşılığı olan paranın ödenmesini gerektiren somut olaylara yani zarar suçlarına ilişkin yapılır. Uygulamada zararın belirlenmesinde mahkeme hakiminin takdir yetkisi vardır. Bu bakımdan tarafların beyan ve kabulleri kural olarak hakimi bağlamaz. Ancak hakim, zararın belirlenmesinde tarafların beyanına başvurabilir ve onlardan zararın tespiti ile ilgili deliller isteyebilir.
Mağdurun veya kamunun uğradığı zararın giderimi için ceza hukukunda üç yol öngörülmüştür. Bunlar; aynen iade, önceki hale getirme ve tazmindir.
Aynen iade, suç olayı nedeniyle, mağdurun veya kamunun zararına yol açacak nitelikte, hukuka aykırı ve haksız bir biçimde ele geçirilen eşyanın aynısının geri verilmesidir. Burada maddi anlamda tam bir giderim söz konusu olacaktır.
Önceki hale getirme, bir suç olayı nedeniyle, hukuka aykırı ve haksız bir biçimde kırıp dökmek/yakmak/yıkmak/değiştirmek vb. yollarla mağdura veya kamuya verilen zararı, onarmak/düzeltmek/yapmak vb. yollarla giderilerek suçtan önceki hale getirilmesi demektir.
Tazmin, suç olayı nedeniyle, hukuka aykırı ve haksız bir biçimde mağdura veya kamuya verilen zararın karşılığının parasal olarak ödenmesi demektir.
Zararın giderimi konusunda yasanın öngördüğü bu yollar seçimlik niteliktedir. Ayrıca mahkeme bu konuda belli bir yönde hareket etmeye zorlayamaz.
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasının Hukuki Sonuçları
Ceza yargılamalarında yargılanan sanıklar hakkında, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı uygulanıp uygulanamayacağı, sanığın onayı alınması halinde 5271 sayılı CMK’da belirtilen şartların söz konusu olması halinde uygulanma durumu söz konusu olacaktır. Sanık hakkında isnat edilen eylemin ispat edilmesi halinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılması sanık adına lehe bir durum yaratacaktır. Çünkü sanığın bu kurumdan yararlanması sonucunda, cezaevinde cezasını infaz etmeyecek, cezadan / mahkumiyetten kurtulma durumu söz konusu olacaktır. Bu bakımdan hükmün açıklanmasının geri bırakılması, bir tür erteleme kurumu olup, ceza ve mahkumiyet yönünden, ceza sistemimizde yer alan takdiri indirim, hapis cezasının seçenek yaptırıma çevrilmesi, hapis cezasının ertelenmesi kurumları gibi bir bireyselleştirme kurumudur.
Yargılamayı yürüten mahkemenin sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması yönünde karar vermesi durumunda, belli süreye ve belli koşullara bağlı olarak bu hüküm açıklanmamaktadır. Böylece kurulan hüküm belli bir süre içinde sanık hakkında hukuksal olarak herhangi bir sonuç doğurmamakta yani hukuki bir değer ifade etmemektedir. Bu husus mevzuatta ‘’Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmamasını ifade eder.’’ denilmek suretiyle açıkça gösterilmiştir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumundan yararlananların, denetim süresini iyi halli olarak geçirmesi gerekmektedir. Bu husus ile ilgili ileriki konularımızda ayrıntılı şekilde açıklama yapacağımızı bildirir, denetim süresinin iyi halli olarak geçirenlerin ise yargılamalarının düşürüleceğini belirtmek isteriz. Denetimlilik süresi içerisinde sanıklık sıfatı devam etmekte olup, ortada kesinleşmiş bir mahkumiyet hükmü bulunmadığından, sanık asla hükümlü sayılamaz.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile sanık ile ceza arasındaki bağlantı, belli bir süre ve belli koşullarda askıya alınarak kesilmektedir. Denetim süresinin iyi halli olarak geçirilmesi ve kasten yeni bir suç işlenmemesi durumunda ceza davası hakkında düşme kararı verilmekte, devlet ile kişi arasındaki ceza ilişkisi son bulmaktadır. Bunun nedeni ise sanık hakkında mahkumiyet hükmü açıklanmamakta, açıklanması koşullu olarak geri bırakılmaktadır. Diğer bir deyişle ceza davası derdest olup muhakeme sürmektedir.
Son olarak, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesinde düzenlenmiştir. Madde metninde, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun hangi hallerde ve koşullarda uygulanacağı ve denetimlilik süresi hakkında düzenlemeler kapsamlı şekilde düzenlenmiştir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile mahkeme ceza uyuşmazlığını esastan çözmemekte, davadan elini çekmemekte, diğer bir deyişle muhakemeyi sona erdirmemektedir. O nedenle, Hükmün açıklanmasının geri bırakılması bir son karar olmadığı gibi, hüküm de değildir.
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararının Sonuçları
Sanık hakkında yapılan yargılama sonucunda suçunun sabit olması, diğer bir deyişle mahkumiyet hükmü için gerekli koşullarının mevcut olması durumunda bir mahkumiyet hükmü kurulur. Kurulan mahkumiyet hükmünde ulaşılan sonuç ceza 2 yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası ise sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olmamış olması gerekir. Sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması, suç işlemesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın giderilmesi ve sanığın kurumun uygulanmasına açıkça karşı çıkmaması durumunda kurulan mahkumiyet hükmünün açıklanmasının geri bırakılmasına kararı verilebilir.
Hükmünün açıklanmasının geri bırakılması kararı, içinde, açıklanması koşullu olarak geri bırakılan mahkumiyet hükmünü barındıran bir karardır. İçinde mahkumiyet hükmü barındırmayan bir hükmünün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilemez. Hükmünün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile birlikte yargılama sona ermemekte, koşullu olarak durmaktadır. Sanığa bu durumun sonucu olarak belli bir denetim süresi tanınmıştır. Bu süre içinde denetimli serbestlik tedbiri olarak adlandırılan belli yükümlüklerle de yüklenebilmektedir. Bu sürenin iyi halli olarak geçirilmesi durumunda mahkumiyet hükmünden, dolayısıyla cezadan kurtulması olanaklıdır. Aksi takdirde, geri bırakılan mahkumiyet hükmü açıklanır ve bu karar kesinleşmesiyle sanık hükümlü hale gelir.
Sanığın, hükmünün açıklanmasının geri bırakılması kararının sağladığı ödüllendirmeden yararlanabilmesi için belli koşulların gerçekleşmesi gerekmektedir. Bunlar, sanığın olumlu veya olumsuz davranışlarıyla doğrudan ilişkilidir. Olumlu, iyi davranış sergileyen sanık hakkında, hükmün ortadan kaldırılarak davanın düşürülmesi, aksi takdirde hükmünün açıklanması yoluna gidilir.
Hükmünün açıklanmasının geri bırakılması kararının sonuçları üzerinde genel olarak sanığın iki tür davranışı etki eder. Bunlardan birincisi, sanığın denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işleyip işlememesi; ikincisi ise, denetimli serbestlik tedbiri uygulandığında yükümlülüklere uyup uymamasıdır. Mahkeme, bu iki hususa bakarak, davanın düşmesine veya geri bırakılan hükmün açıklanmasına karar verir.
Denetim dönemi içinde sanığa belirli bir süre denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak belli yükümlülük altında bulundurulmasına karar verilebilir. Böyle bir durumda sanığın yükümlülüklere uymaması, hükmünün açıklanmasının geri bırakılması kararının doğuracağı hukuki sonuç üzerine doğrudan etki eder. Yükümlülüklere uyulması halinde sanık iyi halli kabul edilir ve hükmün ortadan kaldırılarak davanın düşmesine, aksi takdirde mahkumiyet hükmünün açıklanmasına karar verilir.
Sonuç
5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinde yer alan hükmünün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, cezanın kişiye uydurularak bireyselleştirilmesine olanak sağlayan, cezalar sistemini tamamlayan, denetim süresinin iyi halli geçirilmesi durumunda hükmün açıklanması yoluyla muhakemenin kaldığı yerden devamına olanak sağlayan, kişi için bir hak değil uygulanması hakimin takdirine dayanan, yer aldığı yasa, uygulanma biçimi ve muhakeme sürecini doğrudan sonlandırmayan yönleri itibariyle muhakeme hukuku kurumu niteliği olan, kamu davasının düşmesine yol açarak devletle birey arasındaki ceza ilişkisinin son bulmasına neden olması bakımından kendine özgü bir kurumdur.
Ceza yargılamalarında, mahkemeler tarafından sıklıkla kullanılan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, ceza adalet sistemi içerisinde ilk günden bu yana fazlaca olumlu görüşler almıştır. Kurumun mahkum olacak çocuklar ve yetişkinler için belli suç tiplerinde söz konusu olması açısından ceza hukuk sistematiğince olumlu sonuçlar doğurması kaçınılmazdır. Mahkum olacak kişilerin ıslah edilmesi yolunu toplum içerisinde gerçekleştirmesi ve bu sürenin belli bir denetim süresine bağlanması ise kurumun dengeli bir yaklaşım ile düzenlendiğini göstermektedir. Yine denetim süresi içerisinde sanıkların, kanunda belirtilen şartlara uygun şekilde hareket etmemesinin sonucu olarak, mahkeme tarafından verilen mahkumiyet kararının devreye girecek olması ise sanığın denetim süresini iyi halli olarak gerçekleştirmesi yönünde bir ihtar olarak kabul edilmesi gerekir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunu, diğer bireyselleştirme kurumlardan ayıran temel fark ise sanık bakımından bir adli sicil kaydının oluşmasının önlenmesidir. Sanık, mahkeme tarafından almış olduğu hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı sonucunda, yetişkinler için 5 yıllık süre içerisinde açıklanmayan karar sicile işlemez fakat sanığın denetimlilik süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlemesi söz konusu olması halinde sanık hakkında mahkeme tarafından hüküm açıklanır ve adli sicil kaydına işler. Kurumun bu yaklaşımıyla, yaşamında ilk defa suç işleyen kişilerin damgalanmadan ceza ve muhakeme sistemi dışına çıkartılması, yeniden suç işleme eğilimine girmelerini önleyici sonuç doğuracaktır.
Kurumun sanıklar tarafından uygulanması için zararın giderilmesi koşulu ise suçtan zarar gören kişiler içinde bir fırsattır. Şöyle ki, ceza yargılamalarına konu olan malvarlığına ilişkin suçları ele aldığımızda, suçtan zarar görenlerin açılmış bir ceza davasında zarar gördükleri ispatlansa dahi maddi açıdan herhangi bir kazanımı olmayacaktır. Bu nedenle bu kişilerin ayrıca sanıklar hakkında hukuk yargılamasına başvurması gerekecektir. Fakat sanık yargılandığı mahkeme nezdinde suçtan zarar görenlerin zararını karşılaması ile hem bu şahısların zararı hızlı bir şekilde giderilmiş olacak hem de sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı uygulanması hali söz konusu olabilecektir.
İyi bir ceza adaleti, yalnızca yasalar ile meydana gelmesi söz konusu olamaz. Uygulamada, yasaların nasıl ve ne şekilde uygulandığı da çok önemlidir. Özellikle ceza yargılamalarında, yargılamayı yürüten hakimler fazlaca takdir yetkisine sahiptir. Bakıldığında kanunda bir suç için verilecek cezanın alt ve üst sınırları belirlenmiş olup bu sınırlar doğrultusunda hakimlerin kararı verdiğini görmekteyiz. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, uygulanıp uygulanmayacağı açısından yine hakimlerin takdirine bırakılmış bir kurumdur. Yargılama sırasında sanık hakkında oluşacak kanaat yine hakim tarafından gözlemlendiği için kurumun uygulanması için belirleyici unsur olarak davayı yürüten mahkeme hakimi öne çıkmaktadır. Bu nedenle kurumun uygulanması açısından hakime fazlaca takdir yetkisi verilmesi yönünden eleştirilmesi söz konusu olsa da ceza yargılaması açısından sanıklar adına fazlaca yararlı bir kurumdur.
Uygulamada mahkemeler tarafından sıklıkla kullanılan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının, bu nedenle, ileriki yıllarda uygulanış açısından ceza üst sınırının arttırılması hususunda görüşlerin ortaya çıkmasına vesile olacaktır.
Av. Abdullah FIRAT